Cumartesi, Mart 14, 2009

Nasip olmaz her bir kula,kutsaldır cunku o forma..

Geçen hafta bizi Eskişehir’i son dakikalarda attığı golle sevince boğan takımın peşinden bu sefer en yakın deplasman olan Kadıköy hazırlıkları erken başlamıştı. Bu sefer yeşil siyah aşkı Şükrü Saraçoğlu’nda haykıracaktık. Tabiri caizse her İstanbul deplasmanında ki gibi Yiğit kardeşimizin evine çökmüştük. Bilet parası Türkiye standartlarının üstünde olduğundan ve Bursa deplasmanında, Ceyhun kardeşime yaptıklarını unutamadığımız yabancı uyruklu bazı arkadaşlarada güzel bir dil ile bu maç için yol vermek zorunda kaldık. Beşiktaş’tan ayrılırken fenerli olmayan herkesin bize verdiği desteği arkamıza alarak atkımızla formamızla deplasman yolunu tuttuk.Stada girdiğimizde Güngören,Zeytinburnu,Çetin Emeç,Yusuf Ziya Öniş gibi stadlarda senelerce bizi maç yapmak zorunda bırakanlarında kulaklarını çınlattığımızı söyleyebiliriz. Maç başlamadan önce dışarıda titreyen bizler içerde buram buram bir sıcaklık ile karşılaştık ve hemen ilk besteyi orada patlatıverdik: "ufoyu kapatın illa 5 mi atalım" ..Ve maç başlıyordu artık eller havada bekliyorduk ve Körfezim bak işte ile maça müthiş bir başlangıç yaptık 25 000 kişinin ıslıklarını duymamak için iyice gaza geldiğimiz anda şok bir gol ile mağlup duruma düşmüştük ne yazık ki ama içimizde bir inanç bir umut vardı her zaman olduğu gibi… Çok geç değil,bundan 3 hafta önce Sami Yen’de geriden gelip maçı almış,iki hafta önce Bursa’da maçı bırakmayıp 90 da gol atıp 1 puana deliler gibi sevinmiş insanlar olarak ümit dolu gözlerle gelecek golü bekliyorduk. İlk yarının sonlarına yaklaşırken futbolcu kardeşlerimiz bizi haklı çıkarıyor ve baskıyı artırıyor Fener tribünlerine saç baş yoldurtuyordu. Arzuladığımız gol hala piyasada yoktu ne yazık ki Taner Gülleri bu sezon ilk defa ilk yarı bittiğinde 4 büyüklere gol atamamıştı ve acaba bugün o gün değil mi diye düşünüyorduk. Devre arasında arayanlar güzel oynadığımızı sesimizin televizyondan harika duyulduğunu söyleyince iyice gazı almıştık ikinci yarı başlarken ‘nasip olmaz her bir kula kutsaldır çünkü o forma’ bestesi ile senelerce unutulmayacak bir ikinci yarı başlamıştı.Feneri iyice kendi sahasına gömmüş adeta onlar liderliğe değilde biz oynuyor gibi saldırıyorduk Kadıköy'de hiç galip gelememiş sadece 4 kere beraber kalmış ve sonuncu sıradaki takımın peşinden üstelikte bilet fiyatları askeri ücretle çalışan birinin 10 da 1 kadarken omuz omuza üst üstte maç izliyorduk çektiğimiz,yaşadığımız eziyetin sonucu bu olmamalıydı.Hala tribünden sahadaki futbolcularımıza avaz avaz ortalar yapıyorduk,derken sanki 25 senedir beklediğimiz dakika gelmişti ve çılgına dönmüş bir şekilde delice seviniyorduk ve arkası Kadıköy’de ‘Hükümet düşer,enflasyon düşer,KOCAELİM babayı düşer’ sesleri arasında fenerli taraftarlar bile bu onurlu mücadelemizi ayakta alkışlıyorlardı.Kadıköy gibi zorlu bir deplasmandan 1 puan aldığımıza mı sevineceğimizi yoksa kaçan 3 puana üzüleceğimizi mi bilemeyip maçın bitiş düdüğü ile geleneksel pınarbaşını patlatıyorduk.Eş dost,hatta ve hatta beklenmediğimiz kişilerden bile tebrik mesajları geliyor alınan sonuçtan çok bu insanı mutlu ediyordu. Artık sıra kapıların açılıp evde maçı tekrar izleyip yorumların dinlenmesine gelmişti. Dışarı çıktığımızda,duran trafikte bizim staddan ayrılmamızı bekleyen sinirli araç kullanıcılarına dönüp ‘trafik durdu en büyük KÖRFEZ’ ve ‘KÖRFEZİN aşkıyla tarfik durdu’ diye bağırdığımızda yüzlerinde oluşan tebessüm bunlar şaşırmış der gibiydi.trenle gelen İzmitli kardeşlerimizi uğurladıktan sonra otobüsü ile evin yolunu tutmuştuk. Bir grup fenerlide bizim bulunduğumuz otobüse bindi bunların arasında Bayrampaşalı Sefa’da bulunuyordu bizi resmen gülmekten öldürdü. Muhabbet ederken arada bir kaç tanede beste patlatti. Özellikle,artik nefret duyduklari Aziz Yildirim ve Beşiktaş'a yaptiklari besteleri çok iyiydi. Tarihi Beşiktaş pilavcısında yemeğimizi yiyip,manavın yanından geçerken adeta siyah demişiz de bize yeşil diye haykıran muhteşem parlaklıkta ki o yeşil elmaların tadına ise diyecek bir şey bulamıyarak evin yolunu tuttuk,artık bağıracak konuşacak halimiz yoktu belki de zafer sarhoşluğu dedikleri şeyi yaşıyorduk.Ama maçın tekrarını ve LEVENT KARTOP’un yaptığı röportajı görünce sabahın üçünde bile hala bağırabiliyorduk ( ne futbol topu,ne basket topu,seviyoruz bizz LEVENT KARTOPU,LEVENTT KARTOPUU). Para almadan,taraftar desteği hariç hiçbir destek görmeden bu kulüpten kaçıp gidenlere inatla oynadıklarını formanın ağırlığını hissettiklerini bu takımı ligte tutacaklarını söyleyince adamsınız sesleri arasında alkışlar yükseliyordu. MURAT HACIOĞLU’nun ''Biz maça çıkarken bir şey beklemiyoruz ama kazanacak çok şeyimiz var bunu biliyoruz” açıklaması,kaptan Serdarın aramızda maç izlemesi bizleri yüceltmesi bir bütün olduğumuzun göstergesidir.Bu formanın gerçek hakkını verenlerin ilk yarıda takımımızda olan ruhsuzlara bir tokatıdır. Peşinatlarını,paralarını alamayanların paraları,alacakları elbet bir gün ödenir ama bu formanın ağırlığını taşıyanların,terleri ile formayı ıslatanların gerçekten savaşanların,onurlu mücadele edenlerin haklarının ödenemeyeceği kesindir. O formanın kutsal olduğunun her bir kula nasip olmadığını hak edenlerin sadece bu formaya sahip olabilceklerini gösterdikleri için hepsine tek tek teşekkür ederiz. Ve bu ligin daha bitmediğini,bazen o yunların bittiği sanıldığı yerde başladığını,hayat var oldukça her zaman umudun olduğunu unutmadan önümüzde ki hafta oynanacak ankaraspor maçını beklemekteyiz. Bir hafta sonumuz çok güzel başladı ve çokta güzel devam etti en kötü hafta sonumuzun böyle olması dileği ile… Bize bu güzellikleri yaşatan İstanbul insanlarına teşekkürler.Bir teşekkürde Genç Fenerbahçeliler'e bizi karşılayıp,çıkışta bizi bekleyip uğurlayan ve her konuda yardımcı olanlara..

Pazartesi, Mart 09, 2009

Inanc ve Intikam

Gecen haftaki Bursa macinin Pazar gunu,o kadar erken saatte olmasinin ustune hic uyumadan,sarhos bir Portekizliyle sabahin korunde ugrasmalar,ustune kacirilan otobuslerden dolayi,oyle bir deplasmani kacirmanin huznu varken icimde,bu haftaki Cumartesi Istanbul programlarindan sonra,pazar sabahi Izmit'e beraber gidicegimiz,Yigit'in aramasiyla,aci aci calan telefonun sesine uyandim. Yine armanin pesinde,kendi evimizde bile deplasman yapiyorduk.. Ama o yesil cimi gorene kadar butun yorgunluk. Eger futbolsa bu sahada oynanan bir adaleti olmaliydi. Genclerbirligi,Sivas,arkasindan malum nedenlerden Kayseri derken,karamsarliga cokenler varken icimizde,duruyorduk yillardir her cileye katlandigimiz tribunde. Inancimiz olmasaydi,dururmuyduk? Yine dururduk,saniyorum. Cunku bu herseyden farkli bir tutku. Ilk yari daha fol yok, yumurta yokken,-hatta ortada Tavukla horoz bile yokken- yillardir "kardes" dediginin arkasindan,"Korfez kumeye" diye bagirmaninda bir bedeli olmaliydi. Onlarin kendilerine gore nedenleri varsa bile,artik kendilerini dusurdukleri durumdan kurtaramazlar. Cunku,tribunde Bursa bayragi acicak kadar kuculduler mactan once. Zaten su hareketi ozetledikten sonra daha fazla Eskisehir tribunleri hakkinda yazmanin geregi yok. Mac,disaridaki inanilmaz izdahamla basladi. Dis kapidan girmek bile guctu,pike yapa yapa ilerlenen tribun yolunda,herkesin icinde umut,hirs ve inanc vardi. Bulundugumuz durumdan, yada onceki gunku mac sonuclarina ragmen kimsede bir tedirginlik yoktu.
Maca iyi basladik,direkten donen top, Adem Calik'in %99,9luk pozisyonunda topa vuramamasi,Taner'in kacirdigi pozisyonlar,arada yurekleri agizlara getiren Youla'nin yakaladigi pozisyonlar macin can alici noktalariydi. Bu arada Youla macin 90 dakikasi oyunu cirkeflestirmek adina herseyi yapti. Ara paslariya Eskisehir,etkili olmaya calisip, ileride Batuhan'la topu bulusturmak icin herseyi yapiyorlardi. Ikinci yaridada,ayni tempoda basladik maca. Dakikalar ilerledikce her pozisyonun degeride artiyordu. Butun mac boyunca,Eskisehir kalecisi inanilmaz toplari aliyor, kovusturuyorki,herkes "ulan bu kaleci nasil gol yer?" diye dusunmekten kendini alamiyordu. Bu arada Batuhan'in direkten donen topu,arkasindan yine Eskisehir'in yakaladigi,karambollerde tehlikeli oluyordu. El Saka'nin ikinci saridan kirmizi gormesi, artik tamamen yuklenicegimiz anlamina geliyordu. Ki Riza Calimbay'da Batuhan'i cikarmasiyla beraberlige fitim izlenimi uyandirdi. Akeem'in ezdigi toplar,sayisiz gol kacirma yarisina giren Taner,belkide rekor kiriyordu. Biz ise,herseye ragmen tribunde o golu bekliyorduk. Serdar'in oyuna girmesi hiz getirirken takima,Taner'imiz, bekledigimizi hic alisik olmadigimiz sekilde kafayla yapiyordu.. Tribunu dusunmek,suan bile icini titreten sekilde yayiliyordu,futbolcular tribunde,biz sahadaydik sanki. Aylardir,bekledigimiz takim inanci bu mactada sahadaydi. Son dakikalar oynanirken,sesimiz kisilircasiniza bagriyorduk,inancimizi.. Finali guzel yapmanin,ve aylardir beklenen intikamin alinmasiyla mutlu ayrilirken stadtan,aklimizda Fenerbahce macina,bilet parasi,nasil sigacagimiz konusu,ve inancimiz vardi..